15 Ağustos 2009 Cumartesi

Bildiklerimden 1

Biraz daha önceden gözlemlediklerimden bahsedeyim.

Anne ve Baba

Karga, saksağan gibi yırtıcı kuşların saldırısına maruz kaldıklarında, kanatlarını iki yana açıp kendilerini şişiriyorlar. Bu hayvanlarda tipik olarak, koruma iç güdüsünde görülen, kendini olduğundan büyük gösterme hareketi gibi...
Anne yuva yapılacak yeri tespit ettiğinde, oraya oturur ve klasik ötüşüyle babayı çağırır. Erkek geldiğinde, olduğu yerde sürekli öter. Evin reisi, onun etrafında dolaşır, yuvaya bakar, hatta bu esnada birkaç kere üzerine basar. Bu kazalar, yavrular doğduktan sonra annenin de çok başına gelir. Aslında yavruların başına gelir!
Uçarken ve çağrı için iki farklı ses çıkarırlar. Bu ikisini bu adreste dinleyebilirsiniz:
Kumru Sesi ya da Kumru ötüşü

Yavrular

Yalnız olduklarında ve benimle karşılaştıklarında, kendilerini yere, kafalarını da gövdelerine gömüp, "nak" ile "tak" arası ani ve sert bir ses çıkarıyorlar. Tehlike devam ettikçe de kısa aralıklarla tekrar ediyorlar.
Uçma egzersizlerinde, yuvadaki dal, çırpı parçalarına ayaklarıyla sıkıca tutunup, deli gibi kanat çırpıyorlar. Yerden yükselip, yuvadan uzaklaşma riskini göze almıyorlar. Zaten vakit geldiğinde, tek seferlik ve yuvaya elveda uçuşu yapıyorlar.

14 Ağustos 2009 Cuma

2. yumurta


Akşam eve geldiğimde, Çizikbaş'ı biraz sıkıntılı gördüm. Ayaktaydı ve kuyruğu yukarı aşağı oynuyordu (*poposundan soluyordu*). Yakından bakınca henüz yumurtladığı kanaatine vardım. Diğerine nazaran daha ufak ve şeffaf bir yumurta daha vardı. Kısa süre sonra kendini toparladı.

Gördüğüm kadarıyla şimdiye kadarkiler arasında en sakin kumru o. Gerçekten durumunu hiç bozmadan, kımıldamadan oturuyor. Öncekilerin sürekli pozisyon değiştirdiğini hatırlıyorum. Hatta yumurtularla da oynarlardı. Belki bu bir kontrol. Bilemiyorum.

14 gün sonra muhtemelen yavrular çıkacaktır. 28 Ağustos'ta istatistikleri perçinleyecek miyiz bakalım...


13 Ağustos 2009 Perşembe

Çizikbaş


2 günlük keşif turlarının ardından dişi 2. el yuvaya bir yumurta bıraktı. Yakın zamanda bir tane daha yapacaktır sanırım.
Dişi kuşun kafasında sıralı birkaç tüyün rengi farklı. Bu ona başında bir çizgi varmış edası katıyor. Şimdilik ona "Çizikbaş" demeye karar verdim.
Görünüşe bakalırsa ben en rahat kuluçka dönemimi yaşayacağım :) Çünkü Çizikbaş benden hiç korkmuyorum.


12 Ağustos 2009 Çarşamba

Kumru Türleri

tasarım: aof

Streptopelia cinsinin, 16 türü bulunmaktadır. Ayrıca yakın tür olarak 3 tane daha vardır. Afrika ve Avrasya’ya yayılmışlardır. Ama bazı türlerin zaman içinde Yeni Dünya ve Avustralya’ya göçtüğü gözlenmiştir. Bu cins, insanların yaşadığı ortamlara yüksek uyum gösterirler.

“Pencere önlerimizin alışılagelmiş misafirleri olan kumrular…” nitelemesiyle Deniz Candaş, Bilim ve Teknik Haziran 2006 sayısının Davetsiz Misafirler ekinde, onların özgeçmişini şöyle anlatıyor;

Siyah halkalı boynu ve gri tonlarındaki tüyleriyle şehirlerin “kibar” kuşu unvanını fazlasıyla hak eden kumru, son yüzyıl içinde Avrupa’ya yayılmış olan bir Güney Asya türü. Anavatanı olan Hindistan, Pakistan gibi ülkelerden olasılıkla Osmanlı döneminde görüntüsü için saraylarımıza getirilen bu kuşlar, daha sonra da başarılı bir şekilde üreyip çoğalmışlar. ‘ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim görevlilerinden Doç. Dr. C. Can*’ Bilgin “Avrupa dillerinde kumrunun hep bir Türk kuşu olarak adlandırılması ilginçtir” diyor ve devam ediyor “Kumrunun Avrupa’ya Türkiye’den yayıldığı doğru ve bu tür artık Avrupa’nın her yerine yerleşmiş durumda. Ancak, anavatanı sanıldığı gibi Türkiye değil.”

* Orijinal metine açıklama için eklendi.

Türkiye’de görülen türleri;

Kumru Collared Dove Streptopelia decaocto trk wik
Küçük Kumru Laughing Dove Streptopelia senegalensis trk wik
Üveyik Turtle Dove Streptopelia turtur trk wik
Büyük Üveyik Oriental Turtle-dove Streptopelia orientalis wik
Kap Kumrusu Namaqua Dove Oena capensis trk wik

Not1: "trk" bağlantıları Trakus "Türkiye'nin Anonim Kuşları" sitesine yönlendirir. Kuşların yaşam alanları ve bazı diğer bilgiler buradan alınabilir. Özellikle yetenekli objektiflerden çıkmış, harika kumru fotoğrafları görmek için ideal bir adres.
Not2: Kumru, aynı zamanda Sıvas'ta görülen daha değişik bir güvercin türüne de denmektedir. Borazancı Kumru (Trumpeter) adıyla da dünyada bilinir. Bunların temel özelliği görünüm ve sesleridir. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.
Not3: Kap kumrusu Türkiye’de henüz fotoğraflanmamıştır. Bir yerde 2009’da Şanlıurfa Birecik’te fotoğraflandığını okudum.

Dünyada görülen en yaygın türü Eurasian Collared Dove, yani Avrasya kumrusudur.

Latince adı Streptopelia olan Kumru kuşları: http://en.wikipedia.org/wiki/Streptopelia

11 Ağustos 2009 Salı

K U M R U

A: Küçük Kumru
Alem: Hayvanlar (Animalia)
Şube: Omurgalılar (Chordata)
Grup: Gerçek Kafataslılar (Craniata)
Alt Şube: Gerçek Çeneliler (Gnathostomata)
Üst sınıf: Dört Üyeliler (Tetrapoda)
Sınıfı: Kuşlar (Aves)
Alt sınıf: Günümüz Kuşları (Neornithes)
Üst Takım: Uçucu Kuşlar (Carinatae)
Takım: Güvercinler (Columbiformes)
Familya: Güvercingiller (Columbidae)
Tür: Kumru* (Streptopelia)
Cins: Küçük Kumru (Streptopelia senegalensis)
İngilizce adı: Laughing Dove (Gülen Güvercin)
Uzunluk: 28-30cm
Ağırlık: 112-136gr
Kanat uzunluğu: 40-45cm
Yaşam süresi: 6 yıl
Fotoğraf: Bedri Kalemci ©
Not1: Streptopelia türüyle ilgili bilgileri Kumru Türleri başlığı altında vereceğim.
Not2: İngilizce'deki Laughing (Gülen) adı çıkarttığı Guguukguk sesinin insan gülmesine benzetilmesinden ötürü verilmiştir. Bizimle alakası yok. Onlar benzetmiş...

foto: dişi, erkeği çağrılara cevap vermemesi üzerine yuvayı kısa süreliğine terk ederken görülüyor. 4. nesilden. (aof)

  • Kumru, Kuşkumru, Türk Güvercini, Üveyik, Yusufcuk, Gugucuk ya da Gugukcuk ismiyle de bilinir. Bu ad ötüşünden esinlenilerek konulmuştur muhtemelen. "Guguuuk-guk!" Ecnebiler coo-COO-cuk diyor.
  • Kumru Farsça ve Arapça kökenli bir kelime.

  • Açık toprak ve gri renkli olarak iki türü var. Türkiye'de Marmara bölgesinde açık kahverengi olarak görülürken, Ege ve Akdeniz'e indikçe gri tonlarda tüyleri bulunmaktadır.

  • Balıkesir ağzında kumru "tenekeden yapılmış kandil" anlamına gelmektedir.

  • Aydın ağzında kumru tüyü ise "kurşuni renk" anlamına gelir.

  • Yüksek rakımlı yerler hariç, genellikle insanlara yakın bölgelerde, çiftliklerde, bahçe ve parklarda, şehirlerde görülmektedirler.

  • Yılın hiçbir zamanı yaşadıkları bölgeyi terk etmezler. Yerleşik bir kuştur.

  • Genel olarak tahıl ve tohum yerler. Ama ufak meyveler ve diğer bitki materyallerini de severler.

  • Bir kerede iki yumurta yaparlar. Yılda bir kere yumurtladıkları söyleniyor ama ben ikincisine şahit oldum.

  • Kuluçka dönemleri 2 haftadır. Yavrular 3 hafta sonra, bir kerede uçup giderler.

  • Nesilleri tükenme tehlikesinde olmamakla beraber, yuva yapmakta güçlük çektikleri gözlenmektedir. Yeşil statüdedir.

  • Eşler birbirlerine sağdıktır. Beraber uçarlar. Yumurtlama döneminde yuvayı ağırlıklı olarak dişi kuş korur. Beslenme ihtiyacı için erkeğe yuvayı emanet eder. Özellikle geceleri dişi kuş yuvada kalır. Eşlerden biri ölürse, diğeri yeni bir aramaz.
  • Yavrularına düşkündürler, çok iyi bakarlar.
  • Üveyik türüyle Sıvas'ta görülen kumru trumpeter türünün çiftleşmelerinden doğan yavrular için güvercin meraklıları çok değerli derler. Dayanaklı ve yetenekli ötücü olurlar. Ama bunlar kısırdır.

  • Önceden kullanılmış bir yuvayı, olduğu gibi kendileri için de kullanabilirler.

  • Uçma yetenekleri diğer kuşlara nazaran daha azdır. Kanat çırpışları gürültülüdür. Refleksleri zayıftır. Kedilerle bile karşılaştıklarında şaşırtıcı bir soğukkanlılıkları vardır. Korkusuz görüntüleri aptallık olarak da yorumlanabilir?!

Kumru Günlüğü (Bir nesil daha)

Şimdiye kadar 4 nesil kumru (ikişerden toplam 8 yavru) evimin pencere çıkıntılarından gökyüzüne havalandı. Zaman zaman onları fotoğraflayarak kendime birer hatıra edindim. Bu deneyimlerimden onlar hakkında pekçok şey öğrendiğim kanısındayım. Ve bu sefer onlarla ilgili bir günlük tutarak daha somut birşeyler kalmasını istedim. Bu nesili de yolcu edene kadar tüm bilgilerimi, bu ortama aktaracağım.

İlk kumru çifti bana komşu olmaya karar verdiklerinde, gerçekten çok zorlu koşullarda misafirlik dönemi geçirdiler. Kendilerine uygun bir yer bulmaları betonlaşan dünyada zaten çok güç olduğundan, korunmasız bir şekilde pencere kenarındaki mermerin üzerine, uzun saatler güneşle mücadele etmeyi göze alarak yuva yapmışlardı. Gagası han kapısı gibi ardına kadar açık, derin derin soluklarla, büyük fedakarlıklarla ilk yavrular yetişti. Buna şahit olduktan sonra ilk işim pencere kenarına bir saksı koymak oldu. Ayrıca balkona bir köşe saksılığı monte ederek uygun bir ortam yaratmaya çalıştım. Nitekim kumrular buraya yuva yaptılar ama sanırım kargaların yoğun tahrikinden yıldılar ve bir daha uğramadılar.

3.nesilden bir kare.

Gelgelelim bizim saksı onlara iyi bir olanak sağladı ve iyi de değerlendirdiler. Saksıya bir de papatya diktim. Çiçek, güneşten ve yırtıcı kuşlardan kısmi bir koruma sağladı. Ama ekosistem içindeki canlıların birbirinin de yaşantısına yardımcı olmalarının küçük bir örneği, yavruların bıraktığı gübrelerle bitkinin devasa büyümesi oldu. Öyleki konu-komşu hayretle deli gibi açan çiçeği "gizli gizli" gözler oldu!


Yeni Macera Başlıyor...

Henüz önceki yavrular uçmayı öğrenip, yuvadan ayrılalı bir hafta olmadan yeni bir dişi evin reisibi tekrar aynı yere davet etmeye başladı. Şimdilik çok ürkek. Zaten yumurtlama safhasına kadar benden hep uzak durmayı seçiyor. Yumurtladıktan sonra biraz daha cesaret kazanıyor. Yavrular çıkınca ve tüyleri kendilerini korumaya yetecek uzunluğa gelinceye kadarki dönemde en "Bravehearth" sürecini yaşıyor. Geri kalan, yani yavruların uçuncaya kadar geçen zaman diliminde zaten sadece besleme görevinde yuvaya uğruyor.
Bakalım bu süreç nasıl işleyecek...